25 Temmuz 2011 Pazartesi

Tatil-yazlik post

Her ne kadar bu yaziyi cep telefonumdan yazsam da hayat cok guzel,Bodrum daha da guzel...
Dun Alacatidaydim,bugun Bodrum.. Alacati iyi hos ama inanilmaz kalabalik.. Yollar Asmalimescit kivaminda yirumek imkansiz.. Bodrum-Gundogandayim. Deniz-yemekler ve ambians super. Carsamba El classico Akyarlardayim. Niho ile cosmaca,guneslenmece dicem ama gunese cikmiyorum,yuzmece kisacasi niho ile olmaca..
Detaylar dondukten sonra:)
Ama her zaman dedigim gibi;
Bodrum'a bayiliyurum,yine gelecek bennnnnnnn:)
Yazlikci P. :)

22 Temmuz 2011 Cuma

Hepsi benim olsun istiyorum..

Hepsi benim olsun,her birinin pelusu olsun, film afisleri benim olsun istiyorum,istiyorum off..   






















Trending Post: Ben küçükken...

Ben küçükken : Annemin gözünü belertmesiyle mum gibi olurdum,misafir çocuklarıyla zıbıttığımı anlar onlar gitmeden uyumam gerektiğini anlardım.
Ben küçükken : Güzellik yarışmasına katılmak isterdim ama o kadar basketbola ,yüzmeye rağmen ola ola 1.60 oldum üstüne bir de topak oldum.
Ben küçükken : Biz zengindik,tam olarak olmasa bile fena sayılmazdık.
Ben küçükken : Tuz-biber yapardık.
Ben küçükken : Anadolu Lisesi ve Fen Lisesi sınavları vardı ve illa kazanacaksın vardı. 2 de 1=)
Ben küçükken : Bilgisayarlar yeni yeni yaygınlaşırdı,seçmeli ders bilgisayardı..Mario'nun uzun havuzlu kısmından geçemezdim,sınıftan Culluk Ali ya da Koyun Enes geçerdi. Ben fil yavrusu Banu'ydum. Feray tavuk, Senem zürafa, Saba deveydi.
Ben küçükken : Broadwayimizle tatile giderken sırayla 4ümüz de kusardık. Her kusma sonrası babam hep şunu derdi ''-Aslında bunlara bir çay kaşığı benzini içirsek bir daha mideleri bulanmaz'' İçmedik ve hep midemiz bulandı,hala.
Ben küçükken : Aşşaaaa inme kültürü vardı. Çin-çan-çun, ip atlama, istop, ortada şıçan, yedikule vardı ve oynanırdı. Anneee,nolur aşşaaa iniym diye yalvarmaca vardı.
Ben küçükken : Sahilde beach kültürü yoktu, her boş yer bizimdi, şezlong vazgeçilmez değildi.
Ben küçükken : Saçlarım totoma kadardı,kestirmeden önce fotoğrafçıda fotoğraf çekilmiştim. Kesilen saçlarım hala durur ( Öğrenciliğimde annemlerden bana gönderin, bana lazım dediğimde iliğimi bilen babam, satacaksın değil mi deyip izin vermemişti, ben seviyorum onları demişti)
Ben küçükken : Senin küçükken saçların sarı gözlerin renkliydi sözlerine inanmazdım. Ne zaman ki büyüdüm yıllardır görmediğim hala kızı bana şunları söyleyince ''-Ay Banu, senin küçükken ne güzel saçların sarı,gözlerin renkliydi,ne güzeldin'' demesiyle inandım ama acılı oldu,kısa yoldan şimdi çirkinsin geldi.
Ben küçükken : Tarhanalar fıçıda dururdu.
Ben küçükken : Lezzo daha popülerdi.
Ben küçükken : Tarhana firiği satılmazdı,tarhana yapıldığında eşe dosta dağıtılırdı.
Ben küçükken : Karton kutuda civciv beslemek vardı. Benimkiler hep büyürdü,ölmezlerdi. Kutudan atlamaya başlayınca köye gönderilirdi. Son 4 alınan ölünce almamıştım bir daha,max çubuklarıyla mezar taşı yapmıştım.
Ben küçükken : Balkonun koşesine salıncak kurulurdu. Minik salincak,böyle beşik gibi.

Daha yazsam çok uzaaaarrr,daha neler vardır neleeeerrr..

Küçük Piggyto

20 Temmuz 2011 Çarşamba

15 Temmuz 2011 Cuma

Free Friday demek kışın kot yazın şort demektir!

Yani en azından ben öyle düşünüyorum. Kışın free Friday olunca çekiyoruz hemen kotları,ohhh ne rahat. Kumaş pantolon derdinden kurtuluyoruz. [ Görende her gün takım elbise ,ceket-pantolon giyiyorum sanır. Halbuki tam tersi,inanılmaz rahat geliyoruz işe allahtan,ne giyersem giyeyim kimse bir şey söylemiyor. Hani utanmasam terlikle geleceğim o derece=)] Ama iş ahlakından o kadar abartmıyorum... Ama yazın kot giysem katır-kutur sıcakta çekilmez. Bir de sıcak olunca o kot yapışır insanın bacağına hepten ızdırap olur.. O sebeple free Friday'in bir anlamı kalmıyor yazları. Diyeceğim o ki; bence abartı olmadan uzunca,dizin max 4 parmak üstünde edepli şortlar işyerinde giyilsin. Ne var yani ha etek ha sort,hatta sort daha edepli,oturunca frikik verme imkanı da yok. E zaten toplantın vs vs varsa sen giyersin yine eteğini-pantolonunu.. Bırakın bu kararı biz verelim..

Çok şey istiyorum farkındayım.
olmalı=)
Kıssadan hisse: Bu çalışan milletine yaranılmaz. Elini verirsen kolunu kaptırırsın=) ehehehe Free Friday dersin şort giyelim der..

Talepkar P.

TGIF

14 Temmuz 2011 Perşembe

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Bilimsel Post - Neden Esneriz?

Neden esneriz,neden esneyince ayyyy çok güzel esnedim deriz? (Bunu bir tek ben diyorum)

Esnerken neredeyse sandalyeden düşecek bir şahıs olmam sebebiyle seneler önce bunu araştırmıştım ve o günden sonra her önüme gelene anlatmayı borç bildim.

Esnemenin bilimsel-banusal açıklaması:

Esnemenin asıl sebebi vücuttaki oksijenin azalması. Nefes aldığımızda vücudumuza oksijen giriyor, esnerken daha derin nefes alıp daha derin bir nefes aldığımız için daha çok oksijen giriyor..Bu oksijen en çok beyin, kalp kası ve kaslarımız tarafından kullanılmak isteniyor. Vücuda giren oksijen kaslara gidiyor,kasların ihtiyacı olan oksijen kaslar üzerinde daha çok çözünüyor ve kaslar mutlu oluyor,rahatlıyor,yaşasın oksijen diye naralar atıyor..  İşte esneyince bunlar oluyor, o sebeple esnemek çok güzel bir eylem.. Herkes esnesin, esnerken böyle kedi gibi gerinerek, ayaklarını masanın taaaaaa obur ucuna uzatarak, kollarını taaaaaa en ust daldaki eriği almak istermişesine uzatarak ve sandalyenin sırt bölgesinde sırtını değil de omuzlarını yerleştirerek -bir nevi kaykılarak- uzuuuunnnnnca bir esneyin ve akabinde şunu söyleyin:

Ayyyyyy çok güzel esnedimmmmmmm

Esnek Piggy

PS: Esneme-gerinme için uygun görseli bulamadım. Gönül isterdiki Bebeli Kadınım burda olaydı da çekeydi beni,koyaydım buraya. Bileydim gitme diyeydim gibi bir şey ama öyle işte.. Bak gene çok güzel esnedim=)

12 Temmuz 2011 Salı

Bir kızarma öyküsü..

Her şey güzel başlamıştı...
Aslında bu yeni bir şey değil..Ben beni bildim bileli beyaz tenliyim,denize giderim güneşin altında kalırım,ne yaparsam yapayım kızarmaktan kurtulamam ve akşama ağrılarla uyumaya çalışırım... Tek fark var; küçükken peşten koşan anne falan varken farkına varmadan yanıyordum şimdi isteyerek yanıyorum,hatta yanayim diye bi ton şey sürüyorum. İşe yarıyor mu,evet çok acı bir şekilde evet. Bildğin kırmızıyım, herkes suratıma bakıp hasta mısın diyor,bende malım ben mal diyorum-tabii içimden-

Long weekend ile Bozcaada'ya yemyeşil kırlarda hoplaya zıplaya oynayan yavru geyik edası ile koştum,cumburloppp denize girdim.Cumartesi-Pazar bir sorun yoktu ama son gün olunca ve ben hala -ay niye ben yanamıyorum millete bak bronz bronz gezio diye triplerinegirince bastim vücuduma Johnson Baby Coconut Oil'i. Yattım malak gibi güneşe,yattım da yattım..Tecrübe ettim,çok fena işe yariyor hatta fazlasıyla yarıyor hatta istemediğin kadar yarıyor-muşşşş-  


Bir de her yaz başında şu muhabbeti yapmasam neyse:
-B:Ben bu sene hiç güneşlenmicem valla rengim açılmıyor ya iyice kumrala döndüm.
-Niho ve diğerleri-Heeee Banu heeee,eminim..Görürüm seni Bodrum'da, hadi fiji sürelim, hadi güneşe dönelim der durursun
Doğru söze ne denir=)

Kıssadan Hisse: Kamuoyunun tepkisine bakılırsa bana kırmızı hiç yakışmıyormuş, beyaz ten canmış. Johnson Baby sürüp 10-12 arası güneşe çıkmıcakmışşsın,gaza gelmicekmişsin, misss gibi 6 korumalı Carroten neyine yetmiyormuş.

Valla billaaa bir daha öyle malak gibi güneşlenmicem. Of ya her defasında aynı pişmanlık.

Kırmızı

Acılı bir şekilde sona erdi!
PS: Ben bu kadar kötü değilim çok şükür.

7 Temmuz 2011 Perşembe

Music makes the people be better...

A-ha dan Forever not yours dinledim kendime geldim.Uzerine bir de A1-Caught in the middle dinledim.

Music makes the people be better...

Saçımı başımı yolacam valla

Kararsız olduğumu biliyorum ve bunun farkındayım ama artık bu kararszılıkğım sağlıksız düşüncelere dönüştü. Bir tarafini düşünüyorum tam evet en iyisi böylesi derken diğer taraftan diğer düşünce çıkıyor,kafamda dönüyür ikisi. Daha önceki kararsızlıklarımda genelde iki iyi olurdu ve karar vermek daha bktan olurdu ama şimdi öyle de değil. Biliyorum bir taraf hafifletici sebeplerden iyiyken diğer taraf bilinmeyen bir sonsuzluk ama ben içten içe o sonsuzluk tarafını istiyorum. Sonsuzluk ne zaman sonlanacak diye düşünmüyorum bile uzun ve aptal planlar yapıyorum o zaman dilimi için. Şunu da almıyor küçük beynim; insan istemediği bir şey için nolur olsun Allahım,lütfen diye yalvaramaz ki,yani zaten içten dilemiyorsun ki bunları. Hal böyle olunca olacağına da inancım kalmıyor. İkinci opsiyon kısmında ise şu an gönlümden geçenleri o zaman geldiğinde söyleyebilecek miyim bilmiyorum. Yani acısı sonradan mı çıkacak? Küçük Hüsamettin gibi boynu bükük mü olacağım? Karanlık taraf ne kadar sürer?
Aslında ilk defa ben bir şey için karar vermiyorum başkaları o kararı veriyor ve ben uygulamak zorunda kalıyorum. Ama seçme şansım olması bile beni ürkütüyor. Ya istemediğim kısım için karar vermek zorunda kalırsam? Ya mecbur kalırsam? Ya benden başka herkes -kızım manyak mısın yaaaa tepkisi verirse? Ay yemin ederim dellendim iyice psikopata bağladım. Sanırım zaman yaklaştıkça beni daha çok afakanlar basacak.Ha ortada henü bir şey yok ama olma ihtimali bile beni bu hale getirirken ya olursa! Oy oy oy..

Kıssadan Hisse: Evet gerçek bir kıssadan hisse var tecrube ile sabitlediğim: Bir şeyi kırk kere söylersen oluyormuş.

Bu yazdıklarımı benden başka kimsenin anlamaycak olması da cabası ama i dont careeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee!

Aklını yemek üzere olan P.

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Ölümden başkası yalan...

Hiç tanımadığın birinin ölümüne üzülüyorsun belki biraz gözyaşı döküyorsun geçiyor ama bir şeyler paylaştığın birinin ölümü öyle değil.. Bir şehit haberine üzülmek gibi de değil.. Akrabalığın derecesine de bakmıyor kesinlikle.. Hiç görmediğim ya da 5 senede bir defa gördüğüm amcamın ölmesi ile de aynı değildir kanımca.. Yaşlıların ölmesi ile de aynı değil çünkü onda en azından benim bakış açıma göre bir teselli var; bu yaşa kadar yaşamış çocuklarının mutluluğunu,torunlarını görmüş diyorsun ki anneme ya da babama sorsan belki öyle de değil.. Sonuçta onların annesi,babası giden.. Kolay değildir eminim hiç kolay değildir..
Ama ben beni bildim bileli hayatımızda var olan,iyi-kötü her anımızda yanımızda olan,ne zaman istesek yardımımıza koşan birinin, bir anda hiç beklenmedik bir anda gitmesi çok garip,kötü,üzücü,boktan,skmtrk bir sey.. Gittiğinde orda mutlak suretle gördüğün 3-5 kişiden birinin artık olmayacağını bilmek berbat. Bayramlarda ''mutlaka gelirler'' ve  ''mutlaka gidilecekler'' listesinin başı.. Kaç kişiye gönül rahatlığı ile Çiğköfte yapar mısın diyebilirsin ki sizin eve misafir gelmişken ya da sen onlara gitmişsen? Ya da kaç kişiye bırakır ailen seni küçükken baksınlar diye?
Acaba diyorum kurtulur muydu hastane yakın olsaydı? Acaba yığılıp kaldığında seslenmeye çalıştı ama seslenemedi mi,sesi çıkmadı mı? Acaba bilseydi, anlasaydı belirtileri hemen giderdi doktora kurtulur muydu? Böyle acaba,acaba diye düşünmekten kendimi alamıyorum. İnanmak istemiyorum. Boşuna dememişler zamansız ölüm kötü diye..Tesellisi olmuyor çünkü... En rahat zamanlarının aslında şimdi başlayacağını bilmekte üzüyor ekstra.. İstediği evi yaptırmış,çocukların okulu bitmiş,torunları olmuş,sefa sürecek bir emekli iken bir anda.......

Hayat boktan işte kim ne derse desin, bir gün varsın bir gün yoksun.. Sabaha çıkacağın bile meçhulken bir sene sonrasının planlarını yapıyorsun..Kavga ediyorsun lanetler okuyorsun,ağza alınmayacak şeyler söylüyorsun en yakınına ( çünkü bir tek o,senin yanında olacak ne söylersen söyle) Sonra bakıyorsun O,yok..Konuşamadan hayır ben öyle demek istememiştim bile diyemeden gidiyor seni vicdanınla başbaşa bırakarak.. Zamanın gerçekten kıymetini bilmek lazım,iyi değerlendirmek lazım, sevdiklerinle daha çok vakit geçirmek lazım. Ne olursa olsun!

Banu

1 Temmuz 2011 Cuma

UP

En sevdiğim filmler sıralaması diye bir sey yok ama bu film benim coook ama cok sevdigim bir film.. Animasyonları bu filme kadar iyi bulmazdım hatta animasyon diye direkt zaplardim.. Cok ağlangaç bir film, oluk oluk gözyaşı döktüm izlerken.. Şimdi de Facebook'ta kolaj yapmışlar en mükemmel sahnelerinden.. İzleyince yine gözlerim doldu,ofisteyim diye tutmaya çalıştım kendimi ama nafile...

Carl ve Ellie'nin, aynı camı biri evin içinden biri de dışından silerken bir anda birbirlerini görmeleri ve yine şaşırıp yine sevgiyle bakmaları.. Bulutlara bakarken kendi istediklerini görmeleri ve hayalleri için para biriktirmeleri..

Ne güzel bir filmdin sen ''UP''

Duygusal P.