27 Haziran 2011 Pazartesi

Rahmi Koç Müzesi

Ofisten bir arkadaşın gittim,gördüm mükemmeldi demesi ile hemencecik bir müze gezisi organize ettim Cumartesi için...Sabah kızsal işleri hallettiken sonra ver elini Koç Müzesi..
Müze taaaa Sütlüce'de de olsa yaz aylarında herkes yazlığa oraya buraya gittiğinden midir nedir çabucak gittik Sütlüce'ye..Otopark neresi falan derken güvenlikler hemen yer gösterdi,sağolsunlar. İnanılmaz iyiler,cok güleryüzlüler..
Neyse tüm ağırlıkları arabaya bıraktık ki rahat gezelim. Bilet alırken de Koç grubunda çalışan arkadaşım Cevat sagolsun bize %10 indirim yaptırdı. Gerçi ona bile gerek yok çünkü tam bilet sadece 12,50 TL. Şimdi düşünüyorum da diğer müze vs yerleri, örneğin Turkuazzo denilen yeri, 26 TL orası için gerçekten fazlaymış.
Bilet faslını da tamamladıktan sonra başladık gezmeye :)

Önce eski model araçların olduğu bölümü gezdik, orjinal tasarımlar karşısında gerçekten hayretlere düştük. Kimi arabalar inanılmaz uzun, kimisi cok yüksek, kimisi ise minnak mı minnak. İçine ancak ben boylarda birileri sığabilir o derece yani : ) Araçların hepsi müzeye ait değil. Bazıları kişiler ya da kurumlar tarafından süreli olarak bağışlanmış. Sırayı bozmadan motorların olduğu kısma geçtik, oradan büyük itfaiye araçlarının olduğu kısım ve zeytinyağı fabrikasından bir kesit. Bu kesiti öyle bir yapmışlar ki, içeri giren biri olduğu an mekanizma çalışıyor. Yani bir zeytinyağı fabrikasindaki makina nasıl çalışır bunu birebir görüyorsun. Tabii içeriye bir de en canlı gibisinden adam oturtmuşlar ben gerçek sandım ve korktum. Eh yani hafif loş bir yere giriyorsun aynı anda ve aniden makinalar hareket ediyor ve karşında Maddame Tussauddakiler gibi bir adam! Korkmam diyen yalan söyler.Sonradan gördüm ki bu özellik bir çok yerde varmış, hepsinde korkmadım tabeee. Böylece alt katı bitirmiş olduk. Her sey ciddi bir düzen içerisinde ve tertemiz. Sergilenen her aracın, her makinanın yanında hikayesi var. Kaç model olduğundan tutup nerelerde kullanıldığına kadar..

Sonra ust kat; eski bisikletler, bebek arabaları, faytonlar, kağnılar, motosikletler.. Gezmesi buraya yazdığım kadar kısa sürmüyor bu arada. Biz saat 2 gibi gidip 6 ya doğru ancak çıktık ve inanılmaz detaylı gezdik her şeyi son satırına kadar okuduk diyemeyeceğim. 

Denizaltı bölümü tadilatta olduğu için kapalıydı göremedik ama en muhteşem yer orasıymış aslında.. Zaten bir gün bir müzeyi gezdiğimde tadilatta olmayan bir yer olursa duvara çöp sokacağım!

Sonra eski tip dükkanlar, tekne yapımı, buharlı tekne derken bir baktım eski bir uçak. O kadar güzel ki,küçük 3-4 tane koltuk var içinde.. Eski kokusu var her yerinde ama içi çok ama çok şirin.. Nur'un fotoğraf merakını kullanarak hemen bir Emel Sayın filminden bir kare çektim:

Kezban,Paris'ten dönüyor.. Hani Emel Sayın bir köylü kızıyken bunu Paris'e gönderiyorlar,giderken köylü güzeli gibiyken gelince hanımefendi olup - Bonjourrr Kemallll, Bonjourrr diye bağırıyor ya işte o sahneleri çektim. Tek eksiğim büyük bir şapkaydi :( Ama olsun kocaman gözlüklerim vardı en azından...

Nur sayesinde çok güzel fotoğraflarım oldu, her eve lazım valla bu profesyonel  fotoğraf çekmeyi öğrenen hevesli arkadaş modeli :P Fotoğrafları henüz alamadım temsili bir foto koyuyorum..

Yeme-içme konusunda ise girişin sol tarafındaki Coca-Cola minibüsünde atıştırmalık her şey mevcut ve fiyatlar gayet uygun.. Teknelerin o tarafta bir restaurant-cafe var ki aman diyim!! Deniz kenarı evet ama çorbada 15 TL, çay 5 TL olmaz yani.. Kusura bakmasınlar lutfen.. Oturup menüyü okumamızla kalklmamız bir oldu. Hoş Nur utandı, kalkmayalım bir çay içelim dedi ama bir daha mi görcem sanki onları,bananeee. Cimri miyim evet!!!!

Sonrası Cadde'de uzun bir yemek ve ev...

Güzel bir gündü..

Arada bir köpek gezdirme kısmı var 4 kisi ve bir köpek şeklinde : ) ama anlatamam şimdi uzun geldi..

Gezgin Piggyto


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder