Eskiden minibüs-dolmuş kullanırken ya da uzun minibüs yolculuğu yaparken bazen nefret ederdim bazende çok severdim. Kimi günler o dolmuş iğrenç kokardı, havasız olurdu, oturacak yer bulmak ne kelime ayakta duracak yer bulamazdın. Nadir de olsa boş olduğu zamanlarda olurdu. Ben önce en arka köşeye bakardım boş mu diye,boşsa yaşadım hemen oraya otururdum. Orası olmadı pencere kenarları.. Kafan dalgınsa, düşünecek çok şeyin varsa, hele bir de yorgunsan bazen o yol hiç bitmesin istersin. Uzasın gitsin, bitmesin...Böyle kalkasın gelmez. İneceğin yer yaklaşır ama inmek istemezsin of ya offf diyerek inecek varrrrrr diye bağırırsın öne...
Bir de akşamları daha bir hüzünlü olurdu dolmuşlar. İşten çıkınca bütün o yorgunlukla hele bir de o gün sinirlerin bozuksa düşündükçe olanları,neden bunlar oldu diye, neden ben bunları yaşamak zorundayım diye başlardın ağlamaya.. Sessiz sessiz böyle pis cama yapışarak cebimden daha önce sümüğü kurumuş selpağı çıkararak gizlice silerek..
Bir de hava soğuksa ve dolmuş gelmiyorsa isyanları oynayan ben vardı. Niye gelmiyor, neden beklemek zorundayım, ne vardı yani şu an burada olmak sorunda olmasam diye..
Geçmiş Piggysi..
Dolmuş kelimesine eskiden bu yana gıcığım. Lisede lutfen dolmuşlara TTA: Toplu Taşıma Aracı diyelim diye bir akım başlatmaya çalışmışlığım bile vardı ama olmadı. Adı üzerinde yav dolmuş; ıkış tıkış,dolmuş iğrenç yani..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder